ilkay-marangoz-ile-soylesi-kitapkurduanne-yazar-ve-cizer-soylesileri

İlkay Marangoz ile Söyleşi

Merhaba !

Bir süredir ara verdiğim KitapkurduAnne Yazar ve Çizer Söyleşileri köşeme tam gaz devam ediyorum ! Bu seferki konuğum Masal´ın ve benim en favori kitaplarımızdan olan "Rengarenk Kasabası" nın, "Evcil Hayvanım Bir Dinozor", "Keşke Peri Olsaydım", "Gezgin Bulut ve Küçük Kırmızı Valiz" kitaplarının yazarı, aynı zamanda yayıncı olan sevgili İlkay Marangoz !

Keyifle okumanız dileğiyle ...




* Bize biraz çocukluğunuzdan, hayallerinizden ve öğrenim hayatınızdan bahsedebilir misiniz?
Hep çok şanslı bir insan olduğumu düşünür ve dile getiririm ama gerçekten en şanslı olduğum konu sanırım ailem. Mutlu bir ailenin ilk çocuğuyum. Annem beni hep ikiz beklemiş, yalnız gelince bu açığı hemen arkamdan gelen kız kardeşimle telafi etmiş. Uzun yıllar ikiz gibi yaşadık, akla kara kadar farklı olsak da bir örnek giyinip ikiz gibi büyüdük. Birkaç yıl sonra da erkek kardeşim doğdu. Üç çocuklu bir evde eğlence hiç bitmez, biz de çok eğlendik. Sadece kardeşler değil bolca da kuzenimiz var. Karasu, Sakarya’lıyım. Karadeniz kenarında, küçük ve güzel bir kasabaydı. Şimdilerde fazla popüler ve kalabalık oldu, o ayrı bir konu. Küçük bir kasabada büyümemizin avantajı arkadaşımız da çoktu. Doya doya oynayarak, çocukluğun keyfini sonuna kadar çıkararak büyüdük. Yazları kumsaldaki evimizde geçirirdik, deniz kenarında, kumun üzerinde, ahşap direklerin üzerinde bir barakaydı. Ne yazık ki fotoğrafı yok, ama gözlerimi kapayınca tüm detaylarıyla hatırladığım, halen rüyalarımda gördüğüm bir ev… Orada daha da özgürdük, sabahın köründen uyku saatine kadar dışarıda olurduk. Her sabah erkenden deniz kıyısında dolaşır, dalgaların getirdiği çerin çöpün arasından kendimize oyuncak olacak ıvır zıvır toplardık. Sonra da kumu kazarak içine girebileceğimiz uzay gemileri, şatolar, evler yapar, o topladığımız ıvır zıvırla da süslerdik. Tabii dışarıdan bakan ne olduğunu anlamazdı ama biz çocuklar yaptığımızın ne olduğunun farkında olarak günlerce devam eden kurgulanmış oyunlar oynardık. Şimdi çocukları gözlemlediğimde oyun sürelerinin kısa olduğunu, çabuk sıkıldıklarını görüyorum. Bizim günlerce sürdüğü olurdu, kardeşimle gece yatağımızda tıpkı bir senaryo gibi oyunu kurgular, ertesi gün arkadaşlarımıza da anlatır, tiyatro gibi role bürünürdük. Çok eğlenceliydi. Söz konusu çocukluğum olunca anlatacaklarım bitmez, o yüzden burada durayım en iyisi. İlk, orta, lise yıllarım böyle geçti, küçük bir yerde kalabalık bir çevrede olunca insan yalnızlığı öğrenemiyor, ben de üniversite için İstanbul’a gelinceye kadar fark etmemiştim yalnızlığın nasıl bir duygu olduğunu. İlk yıl biraz zorlansam da İstanbul’u çok sevdim, o gün bugündür buradayım. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde Biyoloji okudum. Üzerine başlayıp bir türlü tamamlayamadığım Medikal Mühendisliği yüksek lisansım var. Hayallere gelince, hani konuşmanın başında şanslı olduğumu söylemiştim ya, o doğru, çünkü bugüne kadar kurduğum bütün hayaller gerçek oldu. Hatta olmaz dediklerim bile oldu. O yüzden iyi bir hayalperestim diyebilirim, hayal kurma ve gerçekleştirme konusunda iyiyim .
* Çocuk kitabı yazma fikri nasıl oluştu ilk kitabınız Rengârenk Kasabası mıdır?
Aslına bakarsanız çocuk kitabı yazma fikri oluşmadı, o zaten hep vardı. Sadece zamanı geldi diyelim. Ama ilk denemelerimi, kısa hikâyelerimi üniversite yıllarında yazmaya başladım. O zaman her yere yazı gönderip yayımlanacak mı yayımlanmayacak mı diye heyecanla beklerdim. Hayatımın o döneminde çocuklar için yazmak çok karizmatik bir şey gibi gelmiyordu. Aşk, meşk vesaire üzerine yazıyordum, okuyucular da onu bekliyordu zaten. Neyse ki o dönem kısa sürdü. Hep çok okuyan biri oldum, her zaman her yerde, her dönemimde… Okuduklarım değişkenlik gösterse de okuma isteğim hiç değişmedi. Ne bulursa okuyan tiplerdenim. Çocuk kitaplarını da eskiden beri hiç atlamam. Çocuklu arkadaşlarımın evlerinde gördüğüm çocuk kitaplarını iki arada bir derede okurum, markette, kitapçıda da aynı şekilde, merak ettiğimi hemen göz gezdirir kısa bir kitapsa bitirmeden bırakmam. Çok zevk alıyorum çocuk kitabı okumaktan. Rengârenk Kasabası’na gelirsek, o ilk kitabım değil, öncesinde yayımlanmış 6-7 kitabım var ama yazılmışların arasında herhalde 30-40’lardadır. Yazılmış hikâyelerim içinde sıra bekleyen onca kitabın arasından bunu seçmemizin sebebi ise bana çocukluğumu hatırlatması, ilham kaynağım büyüdüğüm yer, Karasu.



* Yeşil Dinozor nasıl doğdu, hedefleri nelerdir?
Yeşil Dinozor çocukluk hayallerimizden birinin gerçekleşmesi hikâyesi aslında. 2004’den beri hekimlere yönelik yayınlar hazırlayan bir medikal yayınevimiz var. Sadece tıp kitapları, dergileri hazırlıyoruz. Çok ciddi bir çalışma ortamımız ve iş çevremiz var. Ama öte yandan aklımızda da taa yıllar öncesinden gelen çocuk kitapları hayalimiz var. Öyle ki uzun süredir görmediğim arkadaşlarımla işim hakkında konuşurken hep söyledikleri “Yazar olacağım diyordun, yayıncı mı oldun?” oluyordu. 2010’da kız kardeşimin ikiz oğulları doğdu. Onlar daha doğmadan biz onlara harika bir kütüphane hazırlamıştık bile… Bir yandan da kendi çocukluk hayalimizi onlara hediye etmek için Yeşil Dinozor fikri gelişmeye başladı. Kitaplarımızın yayın yelpazesini de onlara göre genişletiyoruz aslında. Önce sadece bebek kitaplarımız vardı, sonra 2-3 yaş, 4 yaş üstü derken artık ilkokul grubunu da başladık. Bir nesil bizimle büyüsün istedik. Bunu en çok fuarlarda gözlemliyoruz, annesi hamileyken tanıştığımız okuyucularımız var, her yıl gelip yaşına göre kitaplarını alıyorlar ve biz seneden seneye onların büyüyüşlerine şahit oluyoruz, şahane bir duygu. Yayınlarımızı seçer ve yayımlarken hedefimiz sadece Türkiye değil, tüm dünya çocukları. O yüzden yurt dışından telif aldığımız hiç yayınımız yok, bizim yayınlarımız yurt dışında yayımlatmak gibi bir dileğimiz var, bunun için de aktif çalışıyoruz.




* Türkiye´de Çocuk kitapları sektörünü değerlendirirseniz on yıl öncesine göre nasıl bir gelişim oldu, geleceği ile ilgili ne düşünüyorsunuz ? sektörün zorlukları nelerdir?
Sektörün içine girene kadar ne kadar zor ve ne kadar çok emek isteyen bir sektör olduğunu fark etmemiştik. Raftan güzel kitabı seçip eve götürmek çok kolay ama onun arkasında ne denli büyük emekler olduğunu görünce o kitaplara saygım çok daha arttı. Dünyayı daha tanımayan çok masum kalplere hitap ediyorsunuz, her istediğinizi, dilediğiniz şekilde ifade etme şansınız yok. Yanlış yönlendirmeniz çok kolay, küçücük bir çizim detayı ile ya da ifade şeklinizle vermek istediğiniz mesajı çok yanlış iletebilirsiniz. Ama o kadar güzel insanlar çalışıyor ve işlerinin sorumluluğunun farkında olan öyle güzel bir kitle var ki çocuklara her geçen yıl daha da güzel kitapların ulaşacağına eminim. Güzel işler yapıldıkça diğerlerine de örnek oluyor, kalite artıyor diye düşünüyorum. Bir de benim gördükçe üzüldüğüm bir konu var, sanırım sektörün zorluklarından sayılabilir. Okul öncesi kitaplarımızda çok karşılaştığımız bir durum, çok sayıda ebeveyn okul öncesi çocukların sadece boyama kitabı olabileceğini düşünüyor, çocuğun yaşına göre kitap gösterdiğinde yazıları görüp şaşırıyor ve “E ama daha okuyamıyor ki” diyor. Çocukları kitaplarla tanıştırmakta geç kalınca o çocuk için sonra kitap okumuyor, kitap okumayı sevmiyor, diye şikayet edilmesini haksızlık olarak görüyorum. On yıl belki kısa bir süre ama daha uzun vadede düşününce çocuk kitaplarının kat ettiği yol gerçekten harika.
* Sizce iyi bir çocuk kitabı hangi özellikleri taşımalıdır? Özellikle okul öncesi resimli çocuk kitapları için yanıtlarsanız sevinirim.
Bence çocuk kitabı önce çocuğa hem görsel hem de konu olarak hitap etmeli. Hayal gücünü desteklemeli, heyecanlandırmalı. Okul öncesi kitaplar çocukların gelecekte de iyi bir okuyucu olması, kitapları sevmesi için rolü çok büyük olan kitaplar. O yüzden ben çocukların kitapları kendilerinin seçmesini de daha doğru buluyorum. Kendi seçtiği kitabı çocuk daha büyük istekle okuyor. Bizim yayın evi olarak en çok dikkat ettiğimiz konulardan biri de daha önce bahsettiğim gibi çocuklara verilmek istenen mesajı doğru şekilde verebilmek, bunun için de psikiyatrik danışmanlardan destek alıyoruz. Kitapların hem içerik hem de görsel olarak uygunluğunu bu işin uzmanlarına onaylatıyor, onların tavsiyeleri ile baskı öncesi hazırlığımızı yapıyoruz. Bu şekilde çocuklara doğru olarak ulaşmayı hedefliyoruz, onların ruhsal gelişimini önemsiyoruz.
* En beğendiğiniz yerli/yabancı çocuk kitabı yazarları kimlerdir?
Bu isimler saymakla bitmez, çok okuduğum için dönemsel olarak da çok değişkenlik gösteriyor. Gülten Dayıoğlu ile büyüdüm, o yüzden ilk olarak onun ismini telaffuz etmek isterim. Ve bu işin duayenleri olarak gördüklerim ve her yeni çıkan kitaplarını heyecanla aldığım Aytül Akal, Mavisel Yener, Fatih Erdoğan, Arslan Sayman’ı sayabilirim. Yabancılarda çok daha fazla isim sayabilirim ama hem yazan hem çizenleri daha fazla takdir ediyorum. Laura Numeroff, Oliver Jeffers, Rob Scotton, Mo Willems ilk aklıma gelenler…


* Rengarenk Kasabası bizim Masal ile favori kitaplarımızdandır, nasıl doğdu bir hikayesi var mı?
Rengarenk Kasabası aslında benim uzun yıllar yeğenlere, arkadaşların çocuklarına masal olarak anlattığım bir hikaye… Kitapta kasabaya gelen cüceler var ya, onların başka bir sürü hikâyesi var aslında, belki sırası gelince onlar da kitaplaşır. Bu kitabın benim için önemi aslında bana büyüdüğüm kasabayı çağrıştırması. Elbette görüntü olarak değil ama kitaba ulaşmamızın zor olduğu bir yerde büyüdük. O yıllarda tek bir kırtasiye-gazete bayii vardı, o da amcamızındı. Okul sezonu gelince çok hareketli olurdu ama onun dışında çocuk kitapları çok çeşitli sayılmazdı. Altın kitapların şömizli, kalın ciltli bir serisi vardı, her özel günümüzün hediyesi o kitaplardan biriydi, seriyi öyle tamamlamıştık, halen durur annemin evinde. Ve ben hala okurum gidip geldikçe, en son gittiğimde Gizli Bahçe’yi okudum. En çok onu severdim herhalde o zamanlar. Uzun lafın kısası Rengarenk Kasabası çocukluğumda kitaba özlemimden uydurduğum bir masaldı, büyüdü, gelişti ve böyle bir kitap oldu. Masal’ın da beğenmesine çok sevindim. Ben de seviyorum, onu okul ziyaretlerimizde çocuklara okumak ve onların bana katılması, coşkuları, heyecanları çok hoşuma gidiyor.
*Bir çocuk kitabının hikaye oluşumundan basımına süreçleri nasıl ilerliyor biraz anlatabilir misiniz?
Bu soru en zoru olmuş bence. Çünkü gerçekten uzun ve zor bir süreç. Ben yazar olarak kendi sürecimi anlatayım. Hikayeler olur olmaz yerlerde, hiç alakasız bir olaydan ya da anlardan çağrışıyor genelde. Çantamda hep birkaç not defteri olur, aklıma düşeni not alıyorum. Daha sonra dönüp baktığımda halen ilginç geliyorsa ya da aklımda gelişip büyüyorsa yazıyorum. Ama yazarken bir yandan da çiziyorum. Özellikle resimli kitaplarda yazı ve resim kompozisyonları aynı anda oluşuyor. Sonra bir kenarda duruyor o taslaklarım. Dönemsel olarak birkaç defa el atıyor, tekrar okuyor, düzenliyor, değiştiriyorum. Yayınlanmak üzere topladığımız projeleri değerlendiren bir kurulumuz var, kitap seçimlerimiz orada oluyor. Eğer yayınlanmaya layık bulunursa çalışma başlıyor. Çalışma sürecinde ilk önce redaksiyon ve şablon oluşturuyoruz, arkadan çizer seçimi geliyor. Çizer verdiğimiz kompozisyonlardan çizim taslaklarını oluşturuyor. Hem yazı hem çizimler tekrar değerlendirmeye gidiyor, taslaklar onaylanınca çalışma ilerliyor. Bizde yaklaşık 6 aylık bir zaman alıyor onaylanan kitabın basılı hale gelmesi. Ama en güzeli o kitaplar baskıdan çıkıp ofise ilk kez geldiklerinde bir bayram havası oluyor ki sormayın gitsin… Hayallerinizin elle tutulabilen hali işte, tadına doyum olur mu?
*Kitapkurduanne´den nasıl haberdar oldunuz? Site ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?
Teknolojiyi iyi kullanan biri değilim. Sosyal medyayı da teknolojik ilgisizliğim yüzünden çok aktif kullanmıyorum. Instagramı yeni keşfetmeye başladığım zamanlarda tamamen tesadüf eseri kitapkurduanne hesabıyla karşılaştım, kasım ayıydı, ilk takipçilerinizden biriyim yani… Siteyi de zaman zaman ziyaret edip yeni paylaşımlarınızı okuyorum. Bazen de bir kitap hakkında fikrinizi merak edip bakıyorum. Yaş grubu tespitlerinizi de çok doğru buluyorum. Bence çok keyifli ve yol gösterici paylaşımlarınız. Düzenli olarak da instagram üzerinden takibe devam ediyorum. Gözüm üzerinizde! Söyleşi için çok teşekkür ederim.